Küresel Ticaretin Dönüşümü: İhracat ve İstihdam Üzerindeki Etkileri

Küresel Ticaretin Dönüşümü: İhracat ve İstihdam Üzerindeki Etkileri
Küresel ticaretin dönüşümü, Türkiye'nin ihracat stratejilerini ve istihdam dinamiklerini etkiliyor. İhracatın azalan etkisi ve hizmet sektöründeki büyüme, yeni ekonomik stratejilerin gerekliliğini ortaya koyuyor. Son 15 yılda, klasik ekonomik kalkınma anlatısının temelini oluşturan endüstrileşme stratejileri, bireylerin hayatını sarsmış durumda. Sanayi üretimi, ekonomik büyümeyi getirmiyor ve istihdam sağlamada çıkmaza girmiş görünüyor.
İhracat ve İstihdam Dinamikleri
Teorik olarak, ihracat, yerli üretimin artmasını ve yeni iş imkanlarının doğmasını sağlar. İhracat yapan firmalar, üretim kapasitelerini artırarak daha fazla işçi istihdam ederler. Bu durum, işsizlik oranlarının düşmesine ve halkın refah seviyesinin yükselmesine katkı sağlar. Ancak, son yıllarda bu dinamikler değişim göstermiştir. Hem talep tarafındaki durağanlaşma hem de teknolojik değişim, ihracatın etkisini azaltmıştır.
Türkiye, uzun yıllar önce benimsediği ihracat temelli büyüme stratejisi ile istihdam boyutunda diğer ülkelerle kıyaslandığında daha iyi bir performans sergilemiştir. Ancak, mal ihracatındaki artış hızı kaybolmuş ve 2020’li yıllarda da benzer bir patinaj yaşanmıştır. Salgın sonrası kazanılan avantajlar, 2022 yılının son aylarından itibaren azalmaya başlamıştır.
Hizmet Sektörünün Yükselişi
Hizmet ihracatının getirisi, günümüzde ana gündem haline gelmiştir. Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD) 2024 raporuna göre, dünya mal ihracatının değeri 2023 yılında yüzde 2,3 oranında artmış ve 24,4 trilyon ABD dolarına ulaşmıştır. Ancak, bu değer hâlâ 2022 seviyesinin altında kalmaktadır. Hizmet ticareti ise reel olarak yüzde 5 büyüme göstermiştir.
Hizmetlerin küresel ticaretteki payı 2023’te yüzde 25’e yaklaşmıştır. Bu durum, ekonomik büyümenin yeni motoru olabileceğini göstermektedir. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin, hizmet sektöründeki bu değişimlere ayak uydurması gerekmektedir. Aksi takdirde, mevcut ekonomik modelin sürdürülebilirliği tehlikeye girebilir.
İstihdamda Azalma Eğilimi
Küresel değer zincirlerinde yer edinmek, sanayileşmeye giden baskın yol olarak görülmektedir. Ancak, birçok gelişmekte olan ülkede imalat alanında istihdam azalma eğilimindedir. Bu durum, istihdam yaratmak ve ekonomik dönüşümü sağlamak için kullanılan geleneksel imalat odaklı ihracat modelinin açmazlarını göstermektedir. Politika yapıcılar için daha çeşitlendirilmiş kalkınma stratejilerinin gerekliliği vurgulanmaktadır.
Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki ticari asimetri, bu değişimlerin bir sonucudur. Türkiye gibi ülkelerin, mevcut düzenlerini korumaları için sübvansiyonlarını gözden geçirmeleri şarttır. Uzun vadede, imalat sanayi istihdamını korumak oldukça zor görünmektedir.
Dijital Hizmetlerin Önemi
Günümüzde, markalar ve patentli teknolojiler, firmaların küresel değer zincirlerindeki pozisyonunu belirlemektedir. 'Fabrikasız üretim' modelleri, üretim sürecine doğrudan sahip olmayan firmaların faaliyet gösterdiği bir yapı haline gelmiştir. Bu durum, modern küresel değer zincirlerinin önemli bir bölümünün, yenilikçi ülkelerin fikri mülkiyet hizmetlerini ihraç etmesi ile şekillendiğini göstermektedir.
2023 yılında, gelişmekte olan ekonomilerden dijital olarak sunulabilir hizmetlerin ihracatı yüzde 9 büyümüştür. Bu büyüme, Asya'daki gelişmekte olan ekonomilerin bilgi yoğun hizmetlere yönelmesi ile desteklenmektedir. Dolayısıyla, dijital hizmetlerin ticareti, pandemi döneminde bile kesintiye uğramadan büyümeye devam etmiştir.
Sonuç ve Gelecek Beklentileri
Sonuç olarak, küresel ticaretin dönüşümü, Türkiye'nin ekonomik stratejilerini yeniden gözden geçirmesini gerektirmektedir. İhracat ve istihdam dinamiklerindeki değişimler, yeni fırsatlar ve zorluklar sunmaktadır. Türkiye'nin, dijital hizmetler ve yenilikçi stratejilerle küresel pazarda yer alması, gelecekteki ekonomik performansı açısından kritik öneme sahiptir.
Gelişmiş ülkelerin dijital hizmetlere yaptığı yatırımlar, sürdürülebilir büyüme için belirleyici olacaktır. Türkiye'nin bu alanda atacağı adımlar, uluslararası ticaretteki konumunu güçlendirebilir. Ancak, mevcut ekonomik modelin sürdürülebilirliği için yenilikçi yaklaşımlar benimsenmelidir.